Rakamlara bakıldığında 2015 yılına geldiğimizde dünyada yetim çocuk sayısı 400 milyonu bulacak.
Her yıl milyonlarca çocuğun savaş, doğal afet, açlık, hastalık gibi nedenlerden dolayı ebeveynlerinden birini kaybederek yetim ya da öksüz kaldığı biliniyor. UNICEF’in 2009 yılı tahminlerine göre dünyanın en büyük 7’inci nüfusunu oluşturan yetimlerin toplam sayısı bugün 165 milyon civarında. Üstelik kurumun uzun bir liste hâlinde ülke bazlı verdiği ayrıntılı rakamlar, aralarında Irak, Filistin gibi Müslüman coğrafyaların da bulunduğu bazı ülkelere ait istatistikleri içermiyor. Buna karşın sadece Irak’ta 8 yıl süren ABD işgali sonucunda 5 milyon çocuğun yetim kaldığı tahmin ediliyor.
Afrika ülkelerinde ise AIDS, ortalama yaşam süresini kısaltan ve çocukları yetim bırakan en önemli etken. İstatistiklere göre sadece AIDS nedeniyle yetim kalan çocukların sayısı 15 milyon. Bunların büyük bir çoğunluğu Sahra Altı Afrika’da yaşıyor. Bu bölgede toplam 53,1 milyon yetim çocuk olduğu tahmin ediliyor. Bu sayı Danimarka, İrlanda, Norveç, Kanada ve İsveç’teki yetimlerin toplamından fazla. Bölgede sadece 2010 yılı içerisinde yetim kalan çocukların sayısı 5,7 milyon.
Uluslararası bir yardım kuruluşu olan SOS Children’ın verilerine göre her 2,2 dakikada, bir çocuğun anne-babasından birini kaybettiği dünyamızda yetim nüfusu 2015 yılına geldiğimizde 400 milyonu bulacak.
Yukarıdaki rakamlar bir de çocukların genel olarak maruz kaldıkları zorlu yaşam koşullarıyla birleştiğinde manzara daha da ürkütücü bir hâl alıyor. Maalesef dünyanın dört bir yanında milyonlarca çocuk aile içi şiddet, ihmal, fiziksel ya da psikolojik cezalandırma, duygusal ve cinsel taciz gibi durumlarla karşı karşıya. Yetim ya da kimsesiz olmak ise istismara karşı çok daha korunmasız olmak anlamına geliyor. Yapılan bölgesel araştırmalar belli bir yaşa kadar devlet kurumlarının bakımında büyüdükten sonra hayata atılan kimsesiz çocuklar arasında intihara başvurma, fuhuş ve tehlikeli suç örgütlerine sürüklenme oranlarının fazlalığına dikkat çekiyor.
Devletlerin yetim ya da kimsesiz, korunmaya muhtaç çocuklar için sosyal hizmetler bağlamında birtakım uygulamaları bulunsa da ne yazık ki yeterli değil. Sivil toplum kurumlarının ve gönüllülerin yaptığı çalışmalar bu nedenle hayati önem taşıyor...