Zaman Medine zamanı. Mescit’te, Kâinatın efendisi Muhammed Mustafa (s.a.v) İmamdır, ardında gökteki yıldızlar misali ashabı kiram, cemaat olmuştur. Bayram namazı kılınmaktadır. Namazdan sonra sarılırlar, bayramlaşırlar ve dışarıya çıkarlar. Dışarıda oynayan çocukları görür Allah’ın Resulü. Sevinir onları görünce. Asr-ı Saadet‘te çekilen çilelerle birlikte bu çocukların gülüp oynadıklarını düşünün.
Peygamberimizin (s.a.v) yüzünde tebessümler belirir. Sonra bir köşede ağlayan bir çocuğu görür. Yanına gider Nebi, o dayanamaz çocukların ağlamalarına. O ki, namaz kılarken bile sırtına binen torunları inene kadar secdesini uzatan bir Peygamberdir.
Başını avucuna almış ağlayan çocuğun başını okşar ve sorar Nebi: “Arkadaşların oynarken sen neden ağlıyorsun”? Başını kaldıran çocuk karşında kimin olduğunu bilmeden cevap verir: “Benim Babam en sevgilinin yolunda Uhud’da şehid oldu. Annem başkasıyla evlendi. Herkes babasının elini öperken ben elini öpecek bir baba bulamadım!”
İşte o an Resul’ün gözlerinden yaşlar akıyordu toprağa. Toprak sevinçle Rahmet Peygamberin gözyaşlarını emerken Efendimiz (s.a.v) çocuğu bağrına basıp evine götürür. Çocuğu doyurup, güzel elbiseler giydiriyor ve böyle biraz olsun gönlünü hoş ediyordu.
Sonra Resulullah çocuğu yanağından okşayarak şöyle der: “İstemez misin Fatıma (r.a.) kardeşin olsun, istemez misin Aişe (r.a.) annen ve ben de baban olayım?” Çocuğun bir anda çehresi değişir. Karşısında Resulullah (s.a.v) olduğunu daha yeni anlar. Heyecandan nutku tutularak ancak "Nasıl razı olmam, Ya Resulullah?" diyebildi.
Giydiği yeni elbiseleriyle oynayan arkadaşların yanına gider. O değişimi gören arkadaşları “sana ne oldu, az önce ağlıyordun” derler. Der ki çocuk: “Vallahi açtım, doydum; çıplaktım, giyindim; yetimdim, Aişe annem, Resulullah babam oldu” der. Diğer çocuklar: “Keşke bizim de babalarımız Uhud'da şehit olaydı da, biz de öyle bahtiyar bir babaya kavuşmuş olaydık” derler.
Bu çocuğun adı, Beşir bin Akra’dır. Peygamberimizin vefatına kadar onun yanında kaldı. Peygamberimiz ebedî âleme göçtükten sonra Beşir için asıl yetimlik başlamış oldu. Şöyle ağlıyordu: “İşte şimdi yetim kaldım, işte şimdi garip oldum.”
Beşir b. Akra aslında sadece kendi şahsında değil, belki farkında olmadan Resulullah (s.a.v.)’den sonra bütün Yetimler adına konuşuyordu.
Bizlerde Allah (c.c.)’ın emrini ve Resulullah (s.a.v.)’in sünnetini yerine getirmek istiyorsak ve Yetimlerin "işte şimdi yetim kaldım" demelerini istemiyorsak o halde bizlerde Yetimlere kendi ocağımızda yer açalım.
Haydi hayırda yarışmaya… Haydi bir kardeş aile edinmeye… Haydi bir yetimi sahiplenmeye…
İlgili Haberler
-
Yetimler İle İlgili Ürküten Rakamlar...
17/12/2012 -
Yetimlere Sahip Çıkmak İçin...
16/04/2012 -
İslam'da Yetim ve Hakları
01/04/2012